Başkanlık Seçimlerine Doğru Trump’ın Koronavirüs Sınavı
- Kadir Üstün
Başkan Trump’ın koronavirüs (Covid-19) pandemisi karşısındaki kriz yönetim performansı Kasım 2020 başkanlık seçimlerinde en belirleyici etkenlerin başında gelecek. Küresel salgının ABD’de yayılmaya başlamasından önce Amerikan ekonomisi tarihinin en iyi dönemlerinden birini yaşıyordu. Amerikan borsası “Trump yükselişi” tabir edilen üç yıllık kesintisiz kazanımlarının zirvesindeydi. İşsizlik oranı modern dönemlerin en düşük rakamlarındaydı. Çin’le zaman zaman yüksel(til)en ekonomik gerilim borsayı kısmen dizginlemiş ancak Trump’ın seçim senesine büyüyen ve güçlü bir ekonomiyle girme isteğiyle yaptığı ön anlaşma sayesinde ticaret savaşları kontrol altına alınmış görünüyordu. Trump’ın Kasım seçimlerine giderken en büyük kozu ekonomi olacaktı ancak koronavirüs başkana kolay bir seçim sağlamamakta kararlıydı.
Trump krizi bir fırsata çeviremediği gibi Amerikan federal hükümetinin küresel bir salgına hazırlıksızlığı her gün daha fazla ortaya çıkınca başkanın pozitif algısı da yara aldı.
Tehlikeyi Ciddiye Almak ya da Almamak
Trump için en sorunlu mesele koronavirüsü ciddiye alıp erken tedbir almamış olması olarak öne çıkıyor. Başkanın ve Beyaz Saray yetkililerinin Ocak 2020’den itibaren istihbarat kurumları tarafından defaten uyarıldıkları yönündeki haberler ciddi sorun yaratıyor. Belki daha da önemlisi koronavirüsün Çin’de ortaya çıkıp Asya’da yayılmaya başladığı bir dönemde Başkan Trump ve savunucularının tehlikeyi küçümsedikleri verdikleri demeçler ve mülakatlarla sabit. Salgının ABD’ye ulaşması ihtimaliyle ilgili basının sorularına alaycı bir dille ve hatta komplo teorileriyle cevap verme eğilimine girdiler. Başkan ve muhafazakar medya koronavirüsün bir Demokrat uydurması olduğunu dahi söylediler. Virüs ABD’ye vardığında ise sadece birkaç vaka olduğunu ve durumun kontrol altında olduğunu söyleyen Trump krizi yönetme konusunda kötü bir başlangıç yapmış oldu.
ABD’de kesin vakaların sayısı artıp tehdidin boyutu büyümeye başlayınca Başkan Trump yardımcısı Mike Pence’i krizi yönetmek üzere görevlendirdi. Ancak vakalar büyüdükçe ve birçok eksiklik krize dönüşerek Amerikan ekonomisini sarsmaya başlayınca Trump’ın öne çıkması kaçınılmaz oldu. Başkan Trump günlük basın toplantılarıyla kamuoyu önüne çıkmaya başlayınca topluma daha fazla güven vermeye başladı. Trump’ın basının karşısına kredibilitesi yüksek bilim adamı ve sağlık uzmanlarıyla çıkması gerekenleri yaptığını göstermesi açısından önemliydi. Kısa zamanda yeterince test kiti, maske ve diğer tıbbi malzemelerin hızlıca üretilememesi ve özellikle New York ve New Jersey eyaletlerindeki kapasite sıkıntıları Trump’ın basın toplantılarının ana konuları haline geldi. Trump Hazinenin adeta bütün musluklarını açmakla kalmayıp Kongreden 2 trilyon dolar civarında bir ekonomik yardım paketinin çıkarılması için Cumhuriyetçiler ve Demokratların birlikte çalışmasını destekleyerek prim yaptı. Trump’ın kriz süresince konuşulan eksiklikleri ve eleştirileri sürekli kendine karşı bireysel siyasi saldırılar olarak yorumlaması ise belki de en büyük handikabı oldu.
Geçici Pozitif İmaj
Trump kriz yönetiminde gerek sağlık tedbirleri alınması gerekse büyük ekonomik adımlar atılması konusunda oldukça esnek davrandı. Bu sayede krizin başında başkanın işini iyi yapıp yapmadığını soran anketlerde Trump’ın onay oranının yükseldiğini gördük. Kriz zamanlarında başkanların aranan lider olarak öne çıkması doğal ve geçmişte hemen her başkanın büyük bir kriz karşısında test edildiği durumlarda pozitif algılarında artış yaşanmış. Ancak bu pozitif algıdaki yükselmenin Trump için sınırlı kaldığını söylemek mümkün zira hem birçok meseleyi kişisel algılayıp siyasileştirmesi hem de kriz öncesinde Amerikan halkının zaten oldukça kutuplaşmış olması bunda etkili oldu. Trump krizi bir fırsata çeviremediği gibi Amerikan federal hükümetinin küresel bir salgına hazırlıksızlığı her gün daha fazla ortaya çıkınca başkanın pozitif algısı da yara aldı.
ABD’de en güvenilir otorite olarak ortaya çıkan Fauci başta ülke ekonomisinin normale dönme tarihi ve sıtma ilacı olmak üzere birçok konuda Trump’la ters düştü. Trump ise her tür eleştiriyi kendisine karşı siyasi bir operasyon olarak algılayıp kendini savunmaya ve karşı atağa geçmeye çalıştı.
Örneğin 8 Nisan 2020’de açıklanan Monmouth Üniversitesi’nin anketinde Trump’ın virüs karşısında iyi iş çıkardığını düşünenlerin oranının Mart’taki yüzde 50’den yüzde 46’ya düştüğünü ve kötü performans gösterdiğini söyleyenlerin de yüzde 45’ten yüzde 49’a yükseldiğini görüyoruz. Bu rakamların detaylarına bakıldığında da son derece partizan bir dağılım olduğu görülüyor zira Cumhuriyetçilerin yüzde 87’si Trump’ı başarılı bulurken Bağımsızların yüzde 45’i ve Demokratların yalnızca yüzde 16’sı iyi iş çıkardığını düşünüyor. Bu anketin Trump’ın performansı açısından en sorunlu bulguları arasında Amerikan halkının koronavirüs hakkında televizyonda konuşan yetkililerden en fazla hangisine güvendikleri sorulduğunda Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Başkanı Dr. Fauci (yüzde 35) ve New York Valisi Andrew Cuomo’nun (yüzde 23) Trump’tan (yüzde 20) önce gelmesi var.
Trump’ın basın toplantılarında siyasi konuşmalar yapmaya başlaması ve öne çıkardığı bilim adamlarıyla kamuoyu önünde yaşadığı görüş ayrılıkları pozitif imajının yara almasına yol açtı. Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Başkanı Dr. Fauci koronavirüs konusunda ülkede en güvenilen otorite olarak öne çıktı. Trump’ın 12 Nisan Paskalya tatiline kadar ülkenin ekonomisini yeniden açmaktan bahsettiği aşamada Dr. Fauci bunun için erken olduğunu söyledi. Trump’ın koronavirüs ilacı olarak öne çıkardığı sıtma ilacıyla ilgili de etkinliğinin kesin olmadığını söyleyen Dr. Fauci başkanla çalışmasına rağmen birçok konuda onunla ayrı düştü. Dahası basına verdiği bazı mülakatlar Trump’ı rahatsız etti. Ülkenin uzmanlarını ve bürokratlarını bir araya getirip devleti mobilize eden bir lider görüntüsünü yakalamakta zorluk çeken Trump her tür eleştiriyi kendisine karşı siyasi bir operasyon olarak algılayıp kendini savunmaya ve karşı atağa geçmeye çalıştı. Birçok basın toplantısında sinirlerine hakim olamayan Trump “krizde halka güven veren lider” imajını korumakta zorlandı.
Trump’ın Rakibi Biden
Trump’ın kriz yönetiminde direksiyona geçtiği ve günlük basın toplantılarıyla tehdidi daha ciddiye aldığını gösterdiği aşamada kredibilitesi arttı. Sosyal mesafe kuralları dahilinde evine hapsolan Sanders ve Biden’ın sosyal medya üzerinden yürütmeye çalıştıkları kampanya karşısında ana akım medyayı domine eden Trump kendine önemli bir platform bulmuş oldu. Bilim adamlarını öne çıkararak duruma hakim görüntü veren Trump gelen eleştirilere tahammül edemeyip basın mensuplarıyla atışmaya başlayınca kontrolü kaybetmeye başladı. New York Valisi Cuomo gibi Demokrat valilerin federal hükümete adeta yalvarmaları ve ellerinde yeterince tıbbi malzeme bulunmadığını günaşırı söylemeleri Trump’ın bu eleştirileri kendi otoritesine yöneltilmiş görmesine yol açtı. Buna rağmen ülke gündeminin tamamen koronavirüse odaklandığı bir ortamda Trump’ın basın toplantıları kendisine güçlü bir platform sağlarken birçok Demokrat “Biden nerede?” sorusunu sormaya başlamıştı. Biden yayımladığı videolar üzerinden sınırlı da olsa eleştirilerini yöneltti ancak Trump için işler hala iyi gidiyordu.
Ankette halkın Biden’ı koronavirüs krizini yönetmekte (yüzde 52’ye yüzde 43), sağlıkta (yüzde 57’ye yüzde 39) ve orta sınıfa yardımda (yüzde 57’ye yüzde 38) Trump’tan önde görmesi de kayda değer.
Siyasi anketlere bakıldığında da Trump’ın koronavirüs performansının kendisine pek bir katkı sağlamadığı görülüyor. CNN’in 3-6 Nisan 2020 arasında yaptırdığı bir ankette Demokrat başkan aday adayı Joe Biden’ın ülke genelindeki kayıtlı seçmenler arasında Trump’a karşı yüzde 53’e yüzde 42 önde. Bu rakamların Mart’ta yapılan diğer bir CNN anketiyle aynı olması Trump’ın koronavirüs krizinde güçlü liderlik gösterip fırsatı değerlendiremediğini ortaya koyuyor. Amerikan seçimlerinde eyalet delege sistemi esas olduğu için bu tür ülke çapındaki anketler seçimin sonucuyla ilgili yanıltıcı olabilir zira bunu 2016’da tecrübe etmiştik. Ancak bu anketin Trump’ın koronavirüs sayesinde ülke çapında imajının değişmesine ve daha geniş kitlelere pozitif görünmesine katkı sağlamadığını göstermesi önemli. Ankette halkın Biden’ı koronavirüs krizini yönetmekte (yüzde 52’ye yüzde 43), sağlıkta (yüzde 57’ye yüzde 39) ve orta sınıfa yardımda (yüzde 57’ye yüzde 38) Trump’tan önde görmesi de kayda değer. Trump’ın sadece ekonomi yönetiminde yüzde 50’ye yüzde 46’yla Biden’ın önünde olması (ki bu da çok büyük bir fark sayılmaz) başkanın en önemli avantajının koronavirüs öncesi ekonominin iyi durumu olduğuna işaret ediyor.
Nisan ortalarındaki haberlere bakıldığında Trump’ın 1 Mayıs’a kadar ülkeyi tekrar normale döndürmek için ekonomiyi açmak istediği anlaşılıyor. Bu konuda kararın eyalet valileri tarafından alınacak olmasına karşılık tam yetkinin kendinde olduğunu savunan Trump ekonomiyi tekrar normale döndürmek için sabırsızlanıyor. Kasım’a yalnızca altı aylık bir süre kalması başkanı tedirgin ediyor zira ekonomik küçülme özellikle Pennsylvania, Ohio ve Michigan gibi salıncak eyaletlerde milyonlarca istihdam kaybına neden olmuş durumda. Rakibi Biden’ın bu eyaletlerdeki işçi sınıfıyla arasının iyi olması da Trump için kaygı verici. Orta Batı Amerika’daki işsizliğin sebebinin Çin, Meksika ve küreselleşme olduğunu söyleyerek bu bölgede işçi ve alt sınıfların desteğini alan Trump Kasım seçimleri öncesinde ekonominin tarihin en iyi dönemini yaşarken Çin’in yüzünden koronavirüs tarafından vurulduğunu ve suçun kendisinde olmadığı tezini savunacak. Ancak işsiz kalan milyonların bu tezi ne kadar ikna edici bulacaklarını bekleyip görmemiz gerekecek.
Trump’ın 2016’da işçi sınıfı ve az eğitimli beyaz seçmen nezdinde negatif algısı olan Clinton’a karşı yarışması avantajı olmuştu. Kasım 2020’de ise bu kesimler nezdinde ciddi desteği olan beyaz erkek bir adaya karşı yarışması belki de en büyük dezavantajı olacak. İşsizliğin koronavirüs öncesi rakamlarına altı ay içinde dönmesi neredeyse imkansız ve Trump’ın böyle bir ortamda oy istemesi hiç de kolay olmayacak. Kamuoyu Trump’ın ekonomi yönetiminde Biden’dan daha iyi olacağını düşünmesi kendisi için bir avantaj ancak bu algının gerektirdiği liderliği önümüzdeki altı ay içerisinde göstermek zorunda. Biden’ın seçimlere şimdiden kadın başkan yardımcısı adayıyla gireceği sözünü vermiş olması da Trump için ayrı bir dezavantaj oluşturuyor. Biden’ın az eğitimli beyaz kadın seçmeni yanına çekebilecek bir yardımcı seçmesi daha önce Clinton’a karşı oy veren bu kitlenin bir kısmının Trump’ı terk etmesi anlamına gelecek.
Trump tarihi bir meydan okuma karşısında ülkesini bir araya getiren lider olma fırsatını değerlendirememiş görünüyor. Koronavirüsün birçok ülke liderinin onay oranını artırdığını ve 11 Eylül saldırılarında ve 2008 ekonomik krizinde de Bush ve Obama’nın pozitif algılarının zirve yaptığını hatırladığımızda Trump açısından kaçırılmış bir fırsat olduğu açık. Öte yandan ABD’nin tarihinin en kutuplaşmış dönemlerinden birini yaşıyor olması Trump’ın lehine işleyebilir zira Cumhuriyetçilerin çoğu başkanın koronavirüs performansını hala olumlu buluyor. Buna rağmen ekonomik göstergelerin seçimlerde ana belirleyici faktör olacağını hatırladığımızda Trump’ın koronavirüsten ciddi bir darbe aldığını söylememiz mümkün. Biden’ın doğru yardımcı seçmesi ve etkin bir kampanya yürütmesi durumunda Trump’ın 2016’ya göre işi çok daha zor olacak.