Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan ve daha sonra küresel bir pandemi haline gelen koronavirüs (Covid-19), dünya genelinde 5,5 milyondan fazla kişiye bulaşmıştır. 360 bine yakın kişinin ölümüne sebep olan salgın, ülkeleri kendi ulusal kaynaklarıyla kendi başına bırakırken yayılımını sürdürmektedir.

Ekonomik gelişmişlik ve bölge ayırt etmeksizin dünyaya yayılan salgın Latin Amerika’da da kendisini derinden hissettirmektedir. Toplum ve devletleri hızlı bulaşma seyri içerisinde çaresiz bırakan salgın küresel boyut kazanmasıyla birlikte daha da tehlikeli bir tablo ortaya çıkarmıştır. 26 Şubat’ta Latin Amerika’ya ulaşan koronavirüs, Brezilya’nın Sao Paulo şehrinde yurt dışından gelen bir kişide tespit edilmiştir. Brezilya’nın ardından kıtadaki diğer ülkelerin de virüs vakaları bildirmeleri salgının hızla yayılmasını beraberinde getirmiştir. Birçok Latin Amerika ülkesi karantina uygulamasıyla vaka sayısını sınırlamaya yönelirken bazı ülkeler salgına karşı yeteri kadar hızlı tepki verememiştir.

Brezilya ve Ekvador başta olmak üzere kıtanın en yüksek vaka sayısına sahip ülkeleri virüse karşı tedbirleri gerekli derecede uygulayamamış ve özellikle Brezilya’daki siyasi kriz ortamı salgının yayılmasına neden olmuştur. Gerekli hazırlıkların yapılamadığı, sağlık altyapısının gelişmediği, tıbbi malzeme eksikliğinin dış ülkelerden temin edildiği ve etkin bir kamu kurumları koordinasyonundan yoksun Latin Amerika’da virüsle mücadele zorlu bir patikada ilerlemektedir. Ayrıca dengue salgını2 nedeniyle 3 milyon kişinin koronavirüse ek olarak eski bir hastalıkla mücadele etmesi kıtada çifte bir krize sebep olmuştur. Bu etmenlere bağlı olarak bazı bölge ülkelerinde vaka sayısı her geçen gün ortalamanın üzerinde artış göstermektedir (Tablo 1). Bu perspektifte Latin Amerika’nın koronavirüsle mücadelesindeki zorluklara odaklanılmakta ve bölge ülkelerinin salgına karşı geliştirdikleri politikalar analiz edilmektedir…