Çin’in Koronavirüs Sınavı
- Yusuf Emre Koç1. Koronavirüs Çin’de nasıl ortaya çıktı ve yayıldı?
İlk olarak 2019’un Kasım sonunda Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıktığı düşünülen Koronavirüs (COVID-19) çok kısa sürede hem ülke genelini hem de tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Virüsün Wuhan kentinde bir canlı hayvan ve balık pazarından yayıldığı iddiası şimdiye kadar tartışılan en güçlü iddialar arasındadır. Bununla birlikte Koronavirüsün kaynağına yönelik olarak ABD ordusunun Wuhan şehrinde Ekim’de düzenlenen olimpiyatlar esnasında virüsü Çin’e getirdiği de iddia ediliyor.
Elde edilen verilere göre enfekte olduğu bilinen ilk hasta 10 Aralık’tan itibaren belirtileri göstermeye başlamış ve 16 Aralık’ta hastaneye başvurmuştur. Bu kişinin sözü edilen pazarda çalıştığı da daha sonradan öğrenilmiştir. Aralık boyunca bazı doktorlar ve gazeteciler tarafından yeni tip bir Koronavirüsün bu hastalığa neden olduğu sosyal medya mecralarında dile getirilmiş ancak bu iddia sahipleri soruşturmaya tabi tutulmuş veya gözaltına alınmıştır. Koronavirüsü ilk olarak duyurduğu bilinen ve daha sonra soruşturmaya tabi tutulan Çinli doktor Lin Wenliang 6 Şubat’ta hayatını kaybetmiştir. Wenliang, Çin’in soruşturmaya tabi tuttuğu sekiz doktor arasında yer alıyordu.
31 Aralık itibarıyla Wuhan şehrinde 41 kişinin zatürre benzeri bir hastalık nedeniyle tedavi gördüğü bildirilmişti. Ardından Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ancak 7 Ocak’ta yeni tip Koronavirüsün tanımlandığı duyuruldu ve 11 Ocak’ta Çin’deki ilk ölüm vakası kaydedildi.
Uzunca bir süre tanımlanamaması bir yana 31 Aralık itibarıyla Wuhan şehrinde 41 kişinin zatürre benzeri bir hastalık nedeniyle tedavi gördüğü bildirilmişti. Ardından Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ancak 7 Ocak’ta yeni tip Koronavirüsün tanımlandığı duyuruldu ve 11 Ocak’ta Çin’deki ilk ölüm vakası kaydedildi.
13 Ocak’ta Çin ana karası dışındaki ilk vaka Tayland’da belirlenirken ABD’deki ilk vaka Wuhan’dan gelen bir kişi kaynaklı olarak 15 Ocak’ta tespit edildi. Çin ana karası dışındaki ilk ölüm yine Wuhan kenti kaynaklı olarak Filipinler’de gerçekleşti.
2. Çin’in Koronavirüsle mücadelede aldığı tedbirler nelerdir?
Çin aldığı tedbirlerin sertliği ve tepki vermekte geç kalması nedeniyle eleştiriliyor. Ancak Çin öyle ya da böyle şu an için salgını kontrol altına almış durumdadır.
Çin’deki tedbirler öncelikli olarak sıkı karantina uygulamaları ve sokağa çıkma yasakları ile başladı. Wuhan şehrine olan seyahatler kısıtlandı ve ardından bu uygulamalar yavaş yavaş ülke geneline yayıldı. Kamusal alanlar kapatıldı, sadece hastane, eczane ve marketlerin çalışmasına izin verildi. Zaruri ihtiyaçlar için bile her evden sadece bir kişinin çıkışına izin verildi. Pozitif vakalar zincir şeklinde takip edilerek enfekte olma ihtimali bulunan herkese test yapıldı. Bununla birlikte sokaklarda yaygın bir şekilde termal kameralar ile insanların ateşi ölçüldü ve takip edildi.
Ayrıca bu süreçte sosyal medya uygulamalarının da etkin bir şekilde kullanıldığı bilinmekte. Herkese online olarak yeşil, sarı, kırmızı olarak kodlar verildi ve enfekte olunan kişilerin uygulama üzerinden herkes tarafından takip edilmesi sağlandı. Yine sosyal medya üzerinden bilgilendirmeler sürekli olarak devam etti. Salgının kontrol altına alınmasında devletin uygulamalarının yanı sıra halkın da kurallara riayet etmesi bugün sözü edilen başarıya ulaşılmasına katkı sağladı.
Bütün bu tedbirlerin hakkını teslim etmekle birlikte Çin birçok farklı açıdan eleştiriliyor. Siyasal sistemi itibarıyla çok sert uygulanan tedbirlerin yanı sıra Çin uzunca bir süre salgınla ilgili verileri gizleme ve dünyaya bildirmeme iddialarıyla karşı karşıya.
Tarih sıralaması ile bakmak gerekirse ilk vakaların Aralık başından itibaren ortaya çıktığı düşünüldüğünde salgının merkez üssü olarak bilinen pazar yerinin 31 Aralık’ta kapatılmış olması çok geç bir önlem olarak değerlendiriliyor. Ayrıca Wuhan şehrinin ancak 23 Ocak’ta karantinaya alınması ve giriş çıkışlara kapatılması, bu tarihe kadar 5 milyondan fazla kişinin kontrol edilmeden şehirden ayrılmış olması da virüsün yayılımını hızlandıran geç kalınmış bir karar olarak tartışılıyor. Bu arada DSÖ’nün 14 Ocak’taki virüsün insandan insana yayılımıyla ilgili kesin bir kanıt bulunamadığına yönelik açıklamasını da vahim bir hata olarak not etmek gerekir.
3. Çin küresel bir güç olarak Koronavirüs sonrası nasıl bir politika yürütüyor?
Mart ortasından itibaren Çin “virüse karşı zafer” söylemini kullanıyor ve özellikle ABD ile süregelen büyük güç rekabeti çerçevesinde hızlı bir söylem savaşı izliyoruz. ABD tarafından “Çin virüsü”, “Wuhan virüsü” gibi tanımlamalar gelirken Çin de ABD’yi salgınla yeterince mücadele edememekle ve Avrupa’yı yüzüstü bırakmakla suçluyor.
Çin çoğunlukla Avrupa’ya ve Ortadoğu’ya yönelik söyleminde “insanlığın ortak geleceği”, “iş birliği”, “dayanışma” kavramlarını kullanıyor. Bu kavramlar Çin’in geleneksel dış politika tutumuna da uyumlu. Benzer söyleme “Kuşak ve Yol Girişimi” kapsamındaki faaliyetler esnasında da şahit oluyoruz.
Tabii ki Çin küresel iddialarını desteklemek maksadıyla bu süreçte her fırsatı değerlendirme arayışında. Koronavirüsle ilk yüzleşen ülke olması ve virüsü kontrol altına alması nedeniyle kazanmış olduğu tecrübeyi dünyaya aktarmaya çalışıyor. Bu yolla hem kendi siyasal etki kapasitesini geliştiriyor hem de ABD ve Batı’nın tepkisizliğine de dikkat çekmiş oluyor. Virüse karşı aşı ve tedavi çalışmaları da Çin’in Batı ile mücadelesinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Aşı ve tedavide öne geçen tarafın bu rekabette bir adım önde olacağı öngörülebilir.
4. Çin salgınla halihazırda mücadele eden ülkelere nasıl yardım ediyor?
Koronavirüsü kontrol altına alan Çin kendi tecrübesi ile birlikte personel ve tıbbi yardım desteği ile aslında yeni bir tür “sağlık diplomasisi” uyguluyor. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin yanına bir de “Sağlık İpek Yolu” eklediğini söylemek yanlış olmaz.
Çin Devlet Başkanı Şi Jinping’in Almanya ve Fransa’ya iş birliği ve dayanışma mesajları ilettiği bilinmekte. Çin ayrıca İran, İtalya, Irak, Sırbistan, Bulgaristan başta olmak üzere birçok ülkeye tıbbi malzeme ve personel ulaştırdı.
Sırbistan Başbakanı Vucic’in AB dayanışmasının sadece kağıt üstünde kalmasını eleştirerek yardım edebilecek tek ülkenin Çin olduğunu açıklaması çokça tartışılmıştı. Yine benzer açıklamalar Bulgaristan’dan da geldi. Önümüzdeki süreçte Avrupa ve Balkanlarda benzer açıklamaların duyulması ihtimal dahilinde.
Tabii ki bu durum Çin açısından iki boyutlu olarak değerlendirebilir: Birincisi salgını önleme ve bilgilendirmede oldukça geç kalan ve virüsün dünyaya yayılmasına neden olan Çin bu yolla bozulan küresel imajını tamir etme amacı gütmektedir. İkincisi de ABD ve Batı ile olan küresel rekabetinin bir parçası olarak hem Batılı ülkelerin hem de kurumların işlevsizliği ve etkisizliğine dikkat çekerek büyük güç rekabetinde bir adım önde olan taraf haline geldiğini dünyaya göstererek siyasi nüfuz alanını genişletmek istiyor.
5. Salgının kontrol altına alınmasından sonra Çin’de son durum nedir?
24 Mart itibarıyla Çin’deki toplam vaka sayısı 81 bin ve toplam ölüm sayısı 3 bin 200 civarındadır. Mart’ın ortasından itibaren zafer ilan edilen virüsün merkez üssü Wuhan’da yaklaşık beş gündür yeni bir vakaya rastlanmıyor. Tespit edilen son vakaların Çin dışından geldiği ifade ediliyor ve bu durum da ikinci dalga yayılım ihtimalini canlı tutuyor.
Wuhan’ın merkez olduğu ve yaklaşık 60 milyon kişinin yaşadığı Hubei eyaleti 23 Ocak’ta karantinaya alınmış ve Çin’de gerçekleşen ölümlerin tamamına yakını bu eyalette gerçekleşmişti. Virüsün kontrol altına alınmasıyla birlikte Çin’de hayatın yavaş yavaş normale döneceği ifade ediliyor. 25 Mart itibarıyla şehrin ulaşıma açılacağı ve yeni vaka görülmemesi halinde 8 Nisan’dan itibaren karantinanın sona erdirileceği duyuruldu.
Virüs nedeniyle Çin’de birçok bölgede iş yerleri kapanmış ve üretim faaliyetleri durdurulmuştu. Wuhan bölgesi aynı zamanda imalat sanayi tesislerinin ve otomotiv sektörünün merkezidir. Ayrıca sahip olduğu merkezi konum, önemli kara ve deniz ticareti noktalarından birisi olması nedeniyle de Wuhan merkezinde ekonomik hayatın durmuş olması sadece Çin ekonomisi açısından değil küresel ekonomi için de olumsuz sonuçlar doğurdu.
Zaten Çin ekonomisi Koronavirüs öncesi dönemde de düşme eğilimindeydi. Virüs nedeniyle ortaya çıkan şokla birlikte Çin’in ekonomik büyüme oranının 2020 ilk çeyrek için yüzde 2 civarında olacağı tahmin ediliyor. Hatta negatif büyüme oranlarının görülebileceği de uzmanlarca ifade ediliyor. Hayatın normale dönmesiyle birlikte Wuhan’da ticari faaliyetlerin ve üretimin yeniden başladığı biliniyor. Bazı otomobil üreticileri küçük çapta da olsa fabrikalarını çalıştırmaya başladılar. Aşama aşama da olsa üretimin tekrar eski kapasitesine ulaşması zaman alacak ve Çin’in hedeflediği büyüme oranlarından uzaklaşması da söz konusu. Çin Devlet Başkanı Şi Jinping’in 2020 içinde Çin’deki yoksulluğu bitirme hedefi de göz önüne alınırsa ülkeyi ekonomik açıdan zor bir 2020 bekliyor. Bu durum 1990’lardan bu yana yüksek büyüme oranları kaydeden Çin için bir anlamda sosyal bir huzursuzluğun tetikleyicisi de olabilir.